Türkiye, 31 Mart’ta gerçekleştirdiği yerel yönetim seçimleriyle birlikte dört yıllık bir seçimsiz döneme giriyor. Yerel seçimler öncesinde, gerginleşen ortam, yerini daha aklı selim günlere bırakmış durumda. Artık daha çok ekonomiye odaklanma ve gündemde geri plana atılmış sorunlarla yoğunlaşmaya sıra geldi.
Bir ülkenin ekonomisi seçimlerden büyük ölçüde etkilenir ve karar vericilerin seçim ekonomisinin baskısından ister istemez uzunca bir süre çıkamazlar. Seçim ekonomisine ek olarak dış etkenler, coğrafyamızın bize dayattığı şartlar, ülkemize yansıyan küresel mali sıkıntılar da eklediğinde zorlu bir geçiş dönemine girdiğimizi ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Yerel seçim öncesi başlayan ve halen sürmekte olan desteklerle başta KOBİ’lerimiz olmak üzere üretici ve ihracatçılarımıza verilen destekler artarak devam etmektedir. Başarılı bir turizm sezonu geçirmemiz durumunda başta cari açık olmak üzere, ekonominin üzerinde ağır baskı yapan dış ticaret dengesindeki olumsuz tablo da önemli ölçüde düzelecektir.
Özellikle istihdamı arttıracak kaynak ve teşvikler ülkemiz için büyük önem taşımaktadır. İstihdamdaki olumlu gelişmeler başta iç piyasalara bir dinamizm getirecek, moral ve motivasyon üzerinde olumlu ekti yaratacaktır.
İstihdam ve ihracat içinde bulunduğumuz geçiş döneminden çıkmanın en önemli reçeteleridir. Peki tek başına yeterli midir?
Dış baskılar ve döviz kurları ne olursa olsun Türkiye, odalarıyla, borsalarıyla, tüccarıyla, esnafıyla, kamusuyla, özel sektörüyle kısacası tüm organlarıyla el ele, uyum içinde çalıştığı taktirde aşamayacağı hiçbir engel yoktur. Bize düşen, bu süreç içerisinde çok çalışmak ve güçlükler karşısında dik durmaktır.
İçinde bulunduğumuz yıl sadece ülkemiz için değil tüm dünya ülkeleri için sıkıntılı geçmektedir. Artık bol para dönemi geride kalmıştır. Krediye erişmek, borç bulmak eskisi kadar kolay olmamaktadır. Bu nedenle, ülkeler ekonomik dengelerini yeniden oluştururken kılı kırk yarmaktadırlar.
IMF Başkanı, geçtiğimiz aylarda yapılan Davos Ekonomi Zirvesinde önemli bir açıklama yaparak “2019 gelişmekte olan ülkeler için zorlu olacak” dedi. IMF Başkanı bununla da kalmadı Türkiye için ayrıca bir parantez açarak, “Türkiye sıkıntıları 2020’de yaşamaya başlayacak” şeklinde konuştu. Bunun en büyük nedenlerinden biri üretimin düşeceğini öngörmeleridir.
Ekonomideki soğumaya paralel olarak, iç talepteki daralma ve artan üretici maliyetleri doğal olarak önce üretimi vuracaktır. Bunu atlatmanın bir tek yolu vardır o da yönümüzü ihracata çevirmektir. Çok ihracat, çok üretim, çok üretim de bacası tüten fabrikalar ve çok istihdam demektir.
Nitekim geçtiğimiz günlerde açıklanan “İstihdam Destek Paketine” oda ve borsalar camiası başta olmak üzere tüm kesimlerden büyük destek gelmiştir. Bunu diğer ekonomik ve sosyal desteklerin izlemesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalara bakıldığında bu yönde de çok olumlu adımlar atıldığı görmek bizlere ayrı bir çalışma azmi ve şevki vermektedir.
Değerli üyelerimiz,
Geçtiğimiz günlerde Ankara Ticaret Borsası’nın kuruluşunun 92. Yıldönümünü kutladık. Tarihi 1907’lere kadar giden ancak çeşitli nedenlerle resmi küşat edilişi ve 1927 yılında gerçekleşen Ankara Ticaret Borsası’nın bugünlere gelmesinde emeği geçenleri bir kez daha rahmet ve şükranla anıyoruz. Hayatta olanlarımıza ise sağlıklı uzun bir ömür diliyoruz.
Bizi bu güzel günümüzde yalnız bırakmayan tüm üyelerimize, dostlarımıza ve TOBB camiasına yürekten teşekkür ediyoruz.
Sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.
