Üye Girişi
ATB BİLGİ PANELİ
Mobil Linkler
ETKİNLİK TAKVİMİ
BORSAVİZYON
Borsavizyon Dergisi
ANKET
Memnuniyet Anketi
Üye Memnuniyet Anketi
SERTİFİKALAR
LİNKLER
Doğaya rağmen girilen her mücadelenin sonu felakettir

Küresel gıda fiyatları endeksi son 10 yılın, küresel buğday fiyatları endeksi ise son 9 yılın en yüksek seviyesinde. Pandemi ve buna bağlı ihracat iştahının azalması, gübrenin hammaddesi doğalgaz fiyatının küresel olarak birkaç misli yükselişi, iklim değişimi sonucu oluşan aşırı hava olayları; kuraklık, seller, taşkınlar, orman yangınları, tarımsal üretimin ciddi şekilde vurdu.

TÜİK’in ekim ayı sonunda açıkladığı “Bitkisel Üretim II. Tahmini” istatistiklerine bakıldığında, tahıl üretiminin bu yıl %15 oranında azalacağı öngörülmüş.

Bir önceki yıla göre buğday üretiminin %13,9 oranında azalarak yaklaşık 17,7 milyon ton, mısır üretiminin değişmeyerek 6,5 milyon ton, arpa üretiminin %30,7 oranında azalarak yaklaşık 5,8 milyon ton, çavdar üretiminin %32,4 oranında azalarak 200 bin ton, yulaf üretiminin %9,1 oranında azalarak 286 bin ton olacağı tahmin edilmiş.

Baklagillerde de durum pek farklı değil; Baklagillerin önemli ürünlerinden nohutun %24,6 oranında azalarak 475 bin ton, kırmızı mercimeğin %30 oranında azalarak 230 bin ton olacağı öngörülmüş.

Yaşadığımız bu vahim durum, sadece ülkemizde değil, genel olarak tüm dünyada karşımıza çıkıyor. Ekonomik açıdan daha güçlü ülkeler, çiftçilerine daha fazla destek olup, üretim kapasitelerini aynı tutmaya çalışıyor.

Ancak ne kadar destek verirseniz verin, insan faaliyetlerinin sebep olduğu büyük yıkım, tarımsal üretimi ve buna bağlı gıda arzını zedelemeye devam edecek.  Bir süre sonra ise düşen gıda arzı, giderek artan nüfusa bağlı olarak yeni bir sorunu gündeme taşıyacak: Kıtlık

Bilim adamları her gün zararın neresinden dönülürse kârdır mantığıyla yeni araştırmalar yapıyor, çözüm önerileri sunuyor. Durumun ciddiyetinin çoktandır farkında olan ülkeler, durumun ciddiyetine yeni varmış ülkeler ve henüz durumun ciddiyetini fark edememiş olan ülkeler var. Neyse ki; fark edemeyen ülkeler azınlıkta. Buna rağmen hâlâ ciddi risk oluşturmaktalar.

Avrupa Yeşil Mutabakatı

Gelecek kuşaklar için kaygı duyan, onlara yaşanabilir bir dünya bırakma amacı güden Avrupa Birliği ülkeleri, “EU Green Deal” olarak bilinen ve Türkçeye “Avrupa Yeşil Mutabakatı” olarak çevrilen, iklim ve çevreyle ilgili düzenlemeler getiren bir yol haritası belirledi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2015 yılında imzalanan ve dünyadaki hemen hemen bütün ülkelerin katılımıyla gerçekleştirilen, sera gazı emisyonlarının ve küresel ısınmanın azaltılmasını amaçlayan Paris İklim Anlaşması’nın ikinci adımı olarak görülebilir.

2019 yılının aralık ayında tanıştığımız Avrupa Yeşil Mutabakatı; 2050’ye kadar sera gazı emisyonunu net sıfıra indirmeyi, ekonomik büyümede herhangi bir kaynağa bağlı kalınmamasını ve sadece bir ülke ya da bölgenin değil, tüm dünyanın, bir bütün
olarak kalkınıp gelişmesini hedefliyor. Tabi sera gazının 2050 yılında bıçak gibi kesilmesini beklemek mümkün değil. Önümüzde, adım adım izlememiz gereken ve ayak uyduramayanın ayakta kalamayacağı bir süreç var.

Mutabakat, ticaret yapan herkesi ilgilendiriyor

Gerek ithalat gerekse ihracat konusunda Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye için en büyük pazardır. Bu nedenle çok katı kurallar koyan ve AB ile ticaret yapan her ülkeyi bağlayan, Avrupa Yeşil Mutabakatı kurallarını çok iyi anlamamız ve ayak uydurmamız gereklidir.

Söz konusu AB ülkeleri, ilk etapta kriterlere uymayan ürünler için vergi düzenlemeleri getirip tüketici tercihlerini etkileyecek. Rekabet gücü kalmayan ürünleri üreten firmalar, zaman içinde pazar paylarını kaybedecekler. Sonraki etapta ise, bu ticaret sistemi içinde gerekli kriterleri sağlamayan işletmeler, AB pazarına hiç ürün sokamayacaklar. Alternatif pazar arayışı içine girecekler ya da ticari hayatları son bulacak.

***

Sonuç olarak; içinde bulunduğumuz dönem geçici değil. Hatta giderek daha kötü bir hal alıyor. Dedelerimizin, babalarımızın her 10 senede bir yaşadığı kuraklığı, 7 senede bir yaşamaya başladık. Önümüzdeki dönemde ise 5 senede bir olarak karşımıza çıkması bekleniyor. Üstelik bugün geldiğimiz noktaya çok kısa bir zaman diliminde ulaştık. İklim krizini çok uzun bir süre görmezden geldik. Ancak görmezden gelinebilecek seviyeyi çoktan aştı.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı ek bir külfet olarak gibi değil, çocuklarımıza, torunlarımıza kısacası gelecek nesillere bırakacağımız bir miras olarak görmeliyiz. Sürdürülebilir su, tarım, enerji politikaları geliştirip önce ülkemize sonra dünyamıza sahip çıkmalı, oluşan tahribatı mümkün olduğunca tamir edecek önlemler almalıyız. Giderek artan felaketlerden ders çıkarmalı, enkaz kaldırma değil, enkaz olmaması için çabalamalıyız.

Çünkü biz ne zaman doğaya rağmen bir mücadeleye girsek, doğa her seferinde daha sert bir cevap veriyor.


Yayın Tarihi : 10.12.2021 / Okunma Sayısı : 465
İLETİŞİM
Macun Mahallesi 171. Cadde No:4 Yenimahalle / ANKARA
T : +90 312 327 00 00 (pbx)      F : +90 312 324 08 57      E-Mail : info@ankaratb.org.tr